22 Eylül 2011 Perşembe

Kırmızı-lll (Son Kez)


  -‘Görüyorum ki, devam edememişsin.Oysa ben’..
  Sözünü bitirmesine  izin vermeden konuşmaya başladım
  -‘Daha fazla devam edemedim, istemedim de.Sensiz bunu yapmak bana çok zor geldi’.
  -‘Tolga sen yaşamalıydın, her şeye rağmen hayatta kalmalıydın.Benim ölmemin bir amacı vardı.Bunu harcamamalıydın’.
  -‘Seninleyken boş sandığım hayatın, aslında senden sonra ve öncesinde öyle olduğunu anladım.O evdeki her nefes alışım bana acı veriyordu ölümünden sonra.Ve sen haklıydın..Aşk benim hep yanıbaşımdaydı ama öyle karanlıklara itmiştim ki kendimi, o aşkın farkına bile varamadım.Çok geç anladım seni sevdiğimi.Gerçek aşk; kırmızı sandalyede oturan o kadınmış benim için.Şimdi daha iyi anlıyorum’.
  Hiçbir şey söylemeden uzun uzun baktı.Gözlerinin böylesine parladığını ilk defa görüyordum ve belki de son defa..İlk defa bu kadar mutluydu.Onun da beni sevdiğini biliyordum.Eğildim  ve dudağından öptüm onu..Son kez.




                                                              Ve kırmızı perde kapandı..




                                                                           *Son*





Ekim ‘03

Kırmızı-ll


Leyla öleli bir yıl olmuştu.Her sabah onun hayalini görüyordum bu evde.O sabah da uyandığımda onu cam kenarında kırmızı sandalyesinde otururken bulmuştum.Elinde viskisi ve sigarasıyla, buruk bir sessizlik içerisinde İstanbul’un tozlu ve berduş sokaklarını seyrediyordu.Hiç değişmezdi o, her zaman sabahın erken saatlerinde içmeye başlar ve bu kente hüzünlenirdi.Kendi hüzünlerini unutmak için.
  -‘Günaydın’ dedim sandalyedeki hayaline her sabah olduğu gibi ağız alışkanlığıyla.
  -‘Günaydın’ dedi.
  Uykunun şaşkınlığıyla o an da fark edemedim, yiyecek bir şeyler almak için mutfağa gittim ama dolap uzun zamandır benimle aynı kaderi paylaşıyordu..Bomboştu ve yalnız.Sonra bir an durup o hayalin bana ‘günaydın’ dediğini hatırladım.Alkolden olsa gerek diye geçiştirmeye çalışsam da, beynim bunu bir bahane olarak görmüyordu.Salona döndüm ve emin olmak için şöyle dedim;
  -‘Nasılsın?’
  Sessizlik..
  Birkaç saniye bekledim, ses yoktu.Ve sonra sigara almak için arkamı döndüğümde her şeyin bir hayal olmadığını fark ettim.Bu sabah her şey farklıydı.
  -‘Oldukça ölüyüm.Ya sen? Sen de pek farklı gözükmüyorsun’..
  Onun cesedini görmeseydim karşımda duranın o olduğuna yemin edebilirdim.
  -‘Nasıl olur? Sen öldün!’
  -‘Evet’ dedi Leyla ve ekledi..’Hala da ölüyüm.Yani son bir senedir olduğumdan farklı değilim.Bu kez farklı olan sensin’..
  Ne demek istediğini anlayamamıştım.Ve sonra her şeyi anlamama yardımcı olacak o gürültüyü duydum.
  Birkaç polis kapıyı kırıp içeriye girdi.Ne olduğunu anlayamadan yapabileceğim en mantıklı şeyin bağırmak olduğunu düşündüm, beni duymuyor gibiydiler.Herkes evin bir köşesine dağıldı.Üst kattaki yatak odasına çıkan polis ‘buldum!’ diye bağırınca hepimiz koşarak yukarı çıktık.
  Odanın kapısında biriken polis kalabalığı içeriyi görmemi engelliyordu.Birkaç çaba sonrasında odaya girebildim.
                                             

                                                         Ve  yatakta yatan o ceset her şeyin bitişi oldu..




            Ertesi gün bir gazete haberi..

 Geçtiğimiz yıl bir intihar olayına tanık olan Cihangir semti güne  yine benzer bir haberle uyandı.Evinde ölü olarak bulunan Leyla Gümüş’ün bir yıl ardından, birlikte yaşadığı Tolga Işın’da sabahın erken saatlerinde aynı şekilde evinde ölü olarak bulundu.Bu esrarengiz ölümün ardından polis, Leyla Gümüş’ün dosyasını tekrar incelemeye aldı.İki cesedinde kafasına tek bir kurşun sıkılmış olarak bulunmuş olması,  polisin ölümlerin cinayet olabileceği olasılığı üzerinde yoğunlaşmasına neden oldu.Polis bu konuda basına şimdilik detaylı bir bilgi veremeyeceğini açıkladı..’

                                                                                                            
Ekim ‘03

Kırmızı-I


‘’Kendimizi kandırmayalım’’ dedi bir sabah, sessizce dışarı baktığı ve çok sevdiği o kırmızı sandalyenin üzerinde otururken. ‘’Bunu yapmamalıyız artık. Bu aşk biteli çok  oldu, bizim de bitişimizi beklememeliyiz.’’
Oturduğum yerden kalkıp mutfağa gittim.Kendime bir içki alıp tekrar geri döndüğümde, o hala aynı sandalyede, aynı ifadeyle aynı şeyleri düşünüyordu.
-‘’Bizde aşk var mıydı?’’ dedim
-Elbette vardı.
-Peki ben neden fark etmedim?
-O senin içindeydi ama sen onun hep dışındaydın..
Sustum.bir an için beni gerçekten köşeye sıkıştırmıştı.Vazgeçtim sormaktan.Bir yudumda içkimi bitirip hızla yerimden kalktım.Kapının yanındaki portmantodan asılı paltomu alıp, kapıyı o bomboş yaşamın suratına çarptım.
Apartmanın merdivenlerini inerken içimdeki boşluğun ne kadar derin olduğunu düşündüm..Çok derindi! Bir an merdivenlerin bitmeyeceğini hissettim.Ben dışarı çıkmak istiyordum ama o beni daha çok içine çekiyor gibiydi.Koşmaya başladım sonunda.Ve nihayet gökyüzünü görebilmiştim.O evden ve o boş yaşantıdan sıyrılabilmiş, kendimle baş başa kalabilmiştim.
Gün boyunca , hava kararana dek yürüdüm.Böyle zamanlarda İstiklal’de yürümeyi severdim.Ama aynı zamanda nefret de ederdim..
Yürümek ve düşünmekten yorgun düşünce her zaman gittiğim o barda buldum kendimi.Bir içki aldım ve bu sabahtan beri içtiğim kaçıncısıydı hatırlamıyordum.Nerde ve kim olduğumu unutana dek içtim.
Birkaç saat sonra bardan ayrıldım.Arka sokaklardan birinde sızıp kalmışım.Uyandığımda epey zaman geçmişti.Kalktım ve eve doğru yürümeye başladım.Sokakları bir bir geçtikçe, içimde bir adım daha büyüyordu yalnızlığım.Güneş doğmak üzereydi, ben de eve epey yaklaşmıştım.
Düşündüğüm milyonlarca şey mahalleye girdiğimde gördüğüm kalabalıkla birden dağıldı.Benim evimin önünde kocaman, meraklı bir kalabalık duruyordu.Ve giderek de büyüyordu üstelik.
Hızlandım..İçimdeki merak ve endişe beni buna itmişti, nefesimde adımlarımla beraber hızlandı.Kalabalığa yaklaştıkça sesler netleşiyor ve beynimde korkunç bir resim oluşuyordu.
Kalabalığı yarıp apartmandan içeri girdim ve merdivenlere doğru koştum.En üst kattaki daireme çıktığımda kapıda, ağlayan yaşlı bir kadın ve polisler duruyordu.Yaşlı kadını tanımıyordum.Dostluklara değer veren bir insan değildim ve benim için ilişkiler sadece sevişmek için bir araçtı..
Hemen içeri girdim..Leyla, sevdiği kırmızı sandalyesinde oturuyordu hala.Kafasında bir delik ve yanına düşen elinde tabancasıyla.Masada bir paket sigara, boş bir kadeh ve kırmızı kalemle yazılmış bir de not vardı.



Sonrasında tüm renkler bulandı...


Leyla’nın notu,

‘’Yalnız bir adamdın sen, tıpkı benim olduğum kadar.Bunu paylaşalım istedik, biliyorsun sana geldiğim günkü kadar yalnızdık aslında.Ve biz sersem aşıklardık, hani aşkı hiç beceremeyenlerden.Artık bitirelim demiştim.Bunu yapmaya cesaretin olmadığını bildiğim için ben yapıyorum.Senin devam etmen için.Benim bitişim senin devam edişin olsun.Hoşçakal sevgili..’’



Ekim ‘03