‘’Kendimizi kandırmayalım’’ dedi bir sabah,
sessizce dışarı baktığı ve çok sevdiği o kırmızı sandalyenin üzerinde
otururken. ‘’Bunu yapmamalıyız artık. Bu aşk biteli çok oldu, bizim de bitişimizi beklememeliyiz.’’
Oturduğum yerden kalkıp mutfağa
gittim.Kendime bir içki alıp tekrar geri döndüğümde, o hala aynı sandalyede,
aynı ifadeyle aynı şeyleri düşünüyordu.
-‘’Bizde aşk var mıydı?’’ dedim
-Elbette vardı.
-Peki ben neden fark etmedim?
-O senin içindeydi ama sen onun hep
dışındaydın..
Sustum.bir an için beni gerçekten köşeye
sıkıştırmıştı.Vazgeçtim sormaktan.Bir yudumda içkimi bitirip hızla yerimden
kalktım.Kapının yanındaki portmantodan asılı paltomu alıp, kapıyı o bomboş
yaşamın suratına çarptım.
Apartmanın merdivenlerini inerken içimdeki
boşluğun ne kadar derin olduğunu düşündüm..Çok derindi! Bir an merdivenlerin
bitmeyeceğini hissettim.Ben dışarı çıkmak istiyordum ama o beni daha çok içine
çekiyor gibiydi.Koşmaya başladım sonunda.Ve nihayet gökyüzünü görebilmiştim.O
evden ve o boş yaşantıdan sıyrılabilmiş, kendimle baş başa kalabilmiştim.
Gün boyunca , hava kararana dek yürüdüm.Böyle
zamanlarda İstiklal’de yürümeyi severdim.Ama aynı zamanda nefret de ederdim..
Yürümek ve düşünmekten yorgun düşünce her
zaman gittiğim o barda buldum kendimi.Bir içki aldım ve bu sabahtan beri
içtiğim kaçıncısıydı hatırlamıyordum.Nerde ve kim olduğumu unutana dek içtim.
Birkaç saat sonra bardan ayrıldım.Arka
sokaklardan birinde sızıp kalmışım.Uyandığımda epey zaman geçmişti.Kalktım ve
eve doğru yürümeye başladım.Sokakları bir bir geçtikçe, içimde bir adım daha
büyüyordu yalnızlığım.Güneş doğmak üzereydi, ben de eve epey yaklaşmıştım.
Düşündüğüm milyonlarca şey mahalleye
girdiğimde gördüğüm kalabalıkla birden dağıldı.Benim evimin önünde kocaman,
meraklı bir kalabalık duruyordu.Ve giderek de büyüyordu üstelik.
Hızlandım..İçimdeki merak ve endişe beni buna
itmişti, nefesimde adımlarımla beraber hızlandı.Kalabalığa yaklaştıkça sesler
netleşiyor ve beynimde korkunç bir resim oluşuyordu.
Kalabalığı yarıp apartmandan içeri girdim ve
merdivenlere doğru koştum.En üst kattaki daireme çıktığımda kapıda, ağlayan
yaşlı bir kadın ve polisler duruyordu.Yaşlı kadını tanımıyordum.Dostluklara
değer veren bir insan değildim ve benim için ilişkiler sadece sevişmek için bir
araçtı..
Hemen içeri girdim..Leyla, sevdiği kırmızı
sandalyesinde oturuyordu hala.Kafasında bir delik ve yanına düşen elinde
tabancasıyla.Masada bir paket sigara, boş bir kadeh ve kırmızı kalemle yazılmış
bir de not vardı.
Sonrasında tüm renkler bulandı...
Leyla’nın
notu,
‘’Yalnız bir adamdın sen, tıpkı benim olduğum
kadar.Bunu paylaşalım istedik, biliyorsun sana geldiğim günkü kadar yalnızdık
aslında.Ve biz sersem aşıklardık, hani aşkı hiç beceremeyenlerden.Artık
bitirelim demiştim.Bunu yapmaya cesaretin olmadığını bildiğim için ben
yapıyorum.Senin devam etmen için.Benim bitişim senin devam edişin
olsun.Hoşçakal sevgili..’’
Ekim ‘03